Salı, Haziran 30

korku filmleri & kitapları üzerine postmodern bir deneme (değil aslında)


king’in ilk yazmaya başladığı yetmişler, seksenler, insanların gore’u pek de tanımadıkları zamanlardı. o zamanlar bi korku filmi gerçekten de izleyicisini korkuturdu. hatta filmin içinde öd koparma sahneleri olmadan bile korkardı insanlar. iyi makyaj yapılmış bi ölü, hortlak, zombi insanları titretmeye yeterdi. bugün hangi filmi seyrederken korkabiliyoruz ki..

ben söyliyim mi canım? exorcist, pet sematary, the shining, knowing(korku filmi olmamasına rağmen) ve saw. en azından ben bunlardan korkuyorum.

yalnız o pet sematary'deki gage creed nasıl bi çocuktur yaa. (yukarıda resmi olan çocuk). filmi arkadaşlarımla beraber izlemiştim ve o kadar gage'den konuşmuştum ki, gariplerim, doğru dürüst bişey anlamamışlardı filmden. gage'in üstünden tır geçiyor, baya baya ağlıyorum(evet), sonra babası onu diriltmek için micmac'a gömüyor, "canımsın louis, hadi göm de canlansın geyç" diyorum, bu sefer heyecanlanıyorum. sonra gage canlanıp herkesi deşmeye başlıyor, "yaa küçücük çocuğun eline neşter verirseniz öyle olur, napsın, onun bi suçu yok kii," diyorum. önce judd'u, sonra annesini öldürüyor, babasıyla arasında şöyle bi konuşma geçiyor:
gage: first i play with judd, then mommy came, and i play with mommy. we play daddy! we had a awfully good time! now, i want to play with you!!!
louis: what did you do?
gage: he he!!
louis: what did you do?!!

ve ben bu neşterli zombiye resmen derin bi sevgi besliyorum. (neşterli zombi mi? utandım kendimden.) sonra babası bunu morfinle öldürüyor, ben yine ağlıyorum. allahım bu çocuğun iki saat boyunca bana yaşatmadığı duygu kalmadı. ama yine de seviyorum bu çocuğu yaa. kendisinden küçük erkeklerle evlenen kadınların ne hissettiğini anladım, hehe. (şakalı cümleydi bu)

bi de stephen king'in kitapları var ki ben onlara bitiyorum zaten. ilk okuduğum romanı bana en korkunç geleniydi(bag of bones). sonra pet sematary(bu kitap yırtık pırtık, çünkü korkup manyak gibi kitabı yerlere fırlatmıştım bikaç kere).
sonra it'i okudum. türkçe çevirisi o. yalnız ben bu kadar eziyet çekmedim arkadaş. "hangi kitabı okuyosun" diyolar, "it" diyorum, "muzaffer izgü'nün it adası mı?" diyolar. "yok ya, stephen king'in" diyorum, "haa..." diyolar(anlamış gibi yapıp anlamama kelimesi: haa). sonra the shining'i okumuştum, ki bana, antalya'da yaşayan bi kişiye otel fobisini yerleştirmiş kitaptır.
yoksa sadece ben mi korkuyorum lan bu filmlerden?

1 yorum:

  1. yok yalnız değilsin ve knowing konusunda hak veriyorum sana,korkutucu bi film.

    mesela mel gibson'ın signs vardı hatırlarsın. korku filmi ile alakası yoktu fakat bi sahnede brezilya'da çekilen ufo görüntülerini koymuşlardı, o da korkutucuydu.

    postmodern bi deneme :) hehe güzel olmuş

    YanıtlaSil